Yıllardan beri “FARKINDALIK” kelimesi adı altında izah etmeye, belki yüzlerce makale ile değişik açılardan zaman zaman sizlere sunmaya çalıştığımız, aslında yaratılışın/VARlık’ın sır ve hikmetlerine yönelmiş HAKİKAT yolculuğumuzdur. Bu yolculuk BEN’den başlayıp, Ben’e giden çok çetin ve zor bir yolculuktur.
FARKINDA OLmak en basit ifade ile çeşitli dünyevi/sanal illüzyonlardan, nefsani ve şeytani efsunlardan ve ruhu çürütüp, ego-nefs ve zihni semiren derin uykudan uyanıp, güneşe bakabilmektir.
FARKINDA OLmak şu AN’da dünya planındaki misyonumuzu/amacımızı ve bunlar için bizlere yüklenen değerlerimizi idrak edip ona göre yaşamaya ADANMAKTIR.
FARKINDA OLmak idrakimizin aczine rağmen, eşref-i mahlûkat ve halifetullah olduğumuzu idrak etmek ve bunu benliğimize “BEN”e kabul ettirmek demektir.
FARKINDA OLmak her daim OL AN HER ŞEYİN “O” nun izni, inayeti, hikmeti ve mağfireti ile OLDUĞUNU bilip, ÂLÂ KÜLLÜ HÂL DİYEBİLMEK, NARINI DA, NURUNU DA HAK BİLip, hatta NARININ, NURUNUN BİR ZUHURATI OLDUĞUNA şüphesiz iman etmektir.
FARKINDA OLmak Vahdet-i vücudu tüm hücrelerine kabul ettirip, TEVHİDİ her hali ve her şeyi ile yaşayabilmektir.
Velhasıl,
FARKINDA OLmak KENDİNİ BİLmek, ve RABBİNİ BİLmektir.
Bu maddeleri sayısız şekilde çoğaltabilir. Kendi YOLCULUĞUMUZA mihmandar eyleyebiliriz. Ancak bütün bunlardan öte asıl FARKINDA OLmamız gereken husus, Biz bu YOLCULUĞA NİYET ettiğimizde, her adımımızda “NEDEN” önce kendimizle karşılaştığımızı, “BEN”in neden “Ben”e engel olduğudur. İşte “SIR” buradadır. Satırlarımın başında arz ettiğim, FARKINDALIK YOLCULUĞUNUN zorluğuna dair ifadem tam da bunu anlatmak için. Zira maalesef yine ifade etmem gerek, o korkunç üçlü ittifak (ego, nefs ve zihin) öylesine etkili bir efsunla bizim kılığımıza girerek “BEN” olup, sahte bir BENLİK geliştirmiş ki biz her şeyimizi ona havale etmiş, onun zulmünü severek kabul etmişiz. Atacağımız her olumlu, kutsal, güzel, faydalı… vb. adımda önce onunla yani “sahte BEN liğimizle” karşılaşıyor, onun engeline takılıyoruz. Ama tam tersi olan bize ve çevremize zararlı, insanları kırıp üzen, bazı tavır ve davranışlarımızı bizi kışkırtarak fütursuzca yaptırtıyor ve ondan ŞEYTANİ BİR ZEVK alıyor. Asla… ile başlayan, kesinlikle… devam eden ve ….Ölsem de… ile biten kelimeler, bunlardan kurulu cümleler, bazen bizi körü körüne gerçekten ölüme kadar götürüyor da FARKINDA bile olmuyoruz. Bu yüzden “BEN”den geçip, “Ben”e varamıyoruz. Zira “BEN”den geçip, “Ben”e vardığımızda, FARKINDA OLacağız ve vahdetin ilahi aşkı ile Yunus olup, “BİR TEK GÖNÜL KIRDIN İSE, BU KILDIĞIN NAMAZ DEĞİL. YETMİŞ İKİ MİLLETİN DAHİ ELİN YÜZÜNÜ YUMAZ DEĞİL.” Diyebileceğiz… Hatta “BEN”den geçip, “Ben”e vardığımızda “O”na vasıl olacağız….
Sevgi, huzur ve ışıkla…
Bayram ERSOY